5 Eylül 2014 Cuma

(Lux Serisi #3) Opal - Jennifer L. Armentrout




Adam'ın ölümüyle hayatım iyice karıştı.Ona ve Dee'ye olanların tek suçlusunun ben olduğumu bilmekte pek yardımcı olmuyor.Dee benimle konuşmuyor.Varlığımın kabul görecek tek yanı Dawson'ın geri gelmiş olması.

Blake'i bırakmanın iyi bir fikir olduğundan emin değilim artık.Ama o gün yeterince ölü vardı ve ben daha fazlasına katlanamayacaktım.Şimdilerde her aklıma gelişinde Blake'i kendi ellerimle boğmak istiyorum.Özellikle geri dönüp Luxsen arkadaşını ve Beth'i kurtarmak için ona yardım etmemizi söyleyip, Daemon ve beni SD'ye haber vereceğiyle tehdit ettiğinden beri. Ona yardım etmeye mecburuz.Çünkü Dawson Beth'i kurtarmak istiyor.Onu anlıyorum.Aynı şey Daemon'ın başına gelse bende herşeyi yapardım.

Yolunda gitmeyen planlar, yaşadığım saldırılar, oniksin verdiği acı, Will'in dönüşü, bir arkadaşımı daha kaybedişim ve olabilecek her türlü acı ve mutsuzluk deneyimlerine rağmen hayatımda bir parça normallik mevcut. Ve bu benim ihtiyacım olan birşey.





Üçüncü kitabıda az önce bitirdim ve hemen yazayım dedim.Bu kitap serideki en beğendiğim kitap oldu, en azından şimdilik.Kitabın finali tahmin ettiğim gibiydi. Böylece dördüncü kitabın konusu hakkında fikrimiz oldu. Her neyse seriye devam.

Spoiler...

Ah o ihanett! Ah o ihanettt! Blake'i kaynar kazana atmalı.Tamda diyordum ki, bu çocuk adam olur.Ama saldırı sırasında Katy'e yardım etmesinden işkillenmiştim zaten.Sonuçta Blake yılların casusu.Off ya! 

Her neyse.Kitapların iyi yanı, kötü olayların sona ereceğini biliyor olmak.Acı yada tatlı bir şekilde bitiyorlar ve kendimizi karakterler için yormayı bırakıyoruz. :)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Tasarlamak gerçek bir şeydir; açığa vurulmuş düşler denenmiş demektir.
(İnci - John Steinbeck)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...